RASÛLULLAH (SAV)’İN AHİRETE İRTİHALİNİN YILDÖNÜMÜ
08 Haziran 632 – 08 Haziran 2023
Sadece insanlık tarihinin değil, tüm mevcudâtın ve tüm zamanların bizler için en ağır, en acı gününün sene-i devriyesi…
Alemlere rahmet, tüm insanlık için örnek, önder ve rehber olarak gönderilen, daimî ve doğal liderimiz, Sevgili Peygamberimiz Hz. Ahmed-i Mahmud-i MUHAMMED MUSTAFA (sav) Efendimiz’in, kendi ifadesiyle EN YÜCE DOST’UNA (REFÎK-İ A’LÂ) kavuşmak üzere bu fani aleme veda edip, ahirete irtihal eylemesinin miladi 1391. yıldönümü…
Bu vesile ile geçen yıl bugün (07 Haziran 2022) bir üniversite öğrencimin bana telefon etmesiyle aramızda geçen kısa konuşmayı siz Saygıdeğer Dostlarımla paylaşmak isterim…
Pek çoğumuzda olduğu gibi 20’li yaşlar, başta ailemiz olmak üzere ve genellikle kendimizi hariç tutarak, fakat kendimizi merkeze alarak kendimiz dışındakileri ve hassaten toplumu eleştirdiğimiz; eleştirel, hatta bazen mutlaka dönüştürülmesi gerektiğini düşündüğümüz yaşlardır. Bu çerçevede ilk yaptığımız da kadim geleneği reddetmek, tevarüs edilen birçok adetimizi “hurafe, bid’at” görmek olmuştur…
Bu kıymetli öğrencim de aşağı yukarı böyle bir dönemi yaşıyor. Hal hatır sorup hürmetini edeple ifade ettikten sonra adeta feveran edercesine bana dedi ki;
“-Hocam bu milletin dinden, imandan, Kur’an’dan, Sünnet’ten, Allah’tan, Peygamberden haberi yok yaa!”
“-Neden öyle düşündün yavrum?” diye sordum.
“-Hocam, Rasulullah (sav) kendisi kendi doğum gününü kutsal gün ilan etmediği halde 3 asır sonra Müslümanlar Mevlid Kandili diye bir bid’at uydurmuşlar. Ama bu da bir çelişki. Çünkü en yüce insanın doğum gününü ‘kandil’ ilan ediyorlarsa O’nun ölüm gününü de ‘YAS GÜNÜ’ ilan etmeleri gerekirdi. Ama ben bugün fakültede en az 20 arkadaşıma Rasûlullah (sav)’in vefat tarihini sordum. Sadece 2 arkadaşım bilebildi. Böyle Müslümanlık mı olur! Tamam, yas günü ilan edelim de bir bid’at de biz icad edelim demiyorum, ama bir Müslüman peygamberinin vefat tarihini nasıl bilemez! Cahil bu millet Hocam çok cahil…” diye dert yandı bana. Ben de ona dedim ki;
 “-Bak Yakışıklı Yavrum benim… Uhud Harbinde Ayneyn (Okçular) Tepesi’ni boşaltan 50 Sahabi’nin isimlerini anmayı, onların listesini çıkarmayı bizim ecdadımız ve ümmet-i Muhammed hiç hoş karşılamamıştır. Neticede onlar birer Sahibidir ve bu aziz millet, bu ümmet, hiçbir Sahabiyi hatalarıyla anmayı kendine yakıştıramamıştır. Buna benzer bir şekilde ifade edecek olursam; Bu necip millet, bu mazlum ümmet, insanlığın yüz akı Rasûlullah (sav)’den daha hayırlısı bu fani aleme doğmadığı için, O’nun doğumuna sevindiği kadar hiçbir doğuma sevinmemiştir. Bu sebeple O’nun doğumuna duydukları muhteşem sevinci belki Rabbimizin bizleri afvına vesile olur umuduyla Kandil Gecesi mesabesinde bir manevi havaya büründürmüşlerdir. Hal böyle olunca da ölümlerin en acısı, en ağırı da elbette en şerefli insan olan Rasûlullah (sav)’in ahirete irtihalidir. Ölen beden olup ruhlar zaten ölmediği için, bu aziz millet, bu mazlum ümmet, Rasulullah (sav)’in olmadığı bir dünyayı tasavvur bile etmek istemedikleri için, onun bedenen değilse de ruhen ve manen daima aramızda yaşıyor olduğuna inanmış, böylece o en büyük acıyı hatırlamak istemedikleri için, ‘RASÛLULLAH ÖLMEDİ, YÜREĞİMİZDE YAŞIYOR’ dercesine O’nun vefat tarihini de hatırlamamayı tercih etmişlerdir. Elbette vefat tarihini de bilmemiz önemlidir. Ama Rasulullah (sav)’in bedenen fânî olsa da ruhen bâkî olduğunu bilerek aramızda dolaştığını hissetmeleri biraz da vefat tarihini bilmemeyi, öğrenmemeyi tercihten geçiyor. Meseleye biraz da bu yönüyle bakmalıyız milleti cehaletle itham etmek yerine…”
Delikanlı benim bu cevabım üzerine biraz da mahcup bir eda ile;
“-Vallahi Hocam sizlerden öğreneceğimiz çok şey var gerçekten, hiç bu açıdan bakmayı düşünmemiştim. Doğrusu biraz şaşırdım ve sözlerimden dolayı üzüldüm…” diyerek tekrar hürmetini gösterip görüşmeyi bitirdi…
Şimdi bir de şunu ifade edeyim…
Rasulullah (sav)’in doğum gününü ve ölüm gününü yad etmenin ötesinde bizim için aslolan O’nun hayatı, yani sünnetidir. “Nur kundak içinde yatar Muhammed… Sevdim seni mabuduma canan diye sevdim…” diye ilahi/müzik üflemekle peygamber sevgisi olmuyor..!
Örneğin; “-ÇOCUKLARINIZ FASİH (ANLAŞILIR ŞEKİLDE) KONUŞMAYA BAŞLAR BAŞLAMAZ ONLARA İLK ÖNCE KELİME-İ TEVHİD ÖĞRETİNİZ” (Beyhaki) buyuruyor Rasûlullah (sav)… İfade kalıbına baktığımızda bu bir tavsiye değil, bu bir emirdir. Bu fakir dahil kaç Müslüman, çocuklarına konuşmayı öğrendiğinde ilk önce “La ilahe illallah Muhammedü’r-Rasulullah (Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed Allah’ın peygamberidir)” demeyi öğretti..!
Eee sen çocuğa “anne, baba, dede” dediği gün “Haydi yavrum şimdi ALLAH de!” diye öğretmezsen, sana anne-baba demesini, o çocuğu yaratıp kucağına emanet olarak veren Rabbinin adından daha önemli görürsen; 15 yaşına geldiğinde Kur’an’a röveşata yaparak tekme attı diye o çocuğu suçlayamazsın..!
Kısacası; Hz. Ebu Zer ve Hz. Selman-ı Farisi (r.anhuma) yetiştiremeyen bir sistemden Hz. Ömer (r) yetiştirmesini beklemek hayalperestlik seviyesine bile çıkamayacak kadar büyük bir yanılgıdır. Bu konuda konuşacak çok şey var lakin bu paylaşımı yeri değil…
Rasûlullah (sav) Efendimizin fani alemden ebediyete varmak, fani dostlarına veda edip EN YÜCE DOST’una kavuşmak üzere dünyadan ahirete irtihalinin miladi 1391. yıldönümünde Rabbimizden bizleri cennette Rasûlullah (sav)’e komşu eylemesini en kalbi dualarımla niyaz ediyorum…
ANAM BABAM SANA FEDA OLSUN YA RASULALLAH
08 Haziran 2023 Perşembe, Karabağlar – İzmir